26 Şubat 2008


Yorgundu...
Omuzları çökmüştü...
Her geçen gün göz çevrelerindeki kırışıklıklar artıyordu...
Hayattan ve kendinden bıkmıştı...
En kötüsü geçmişini silmek için eline bir fırsat verilse bir çizikte silip atardı. Konuşacağı, derdini anlatıp içini rahatlatabilecek kimsesi yoktu. Belki de en kötüsü buydu... Sonuçta 45-46 yaşında bir koccaman bir erkek çocuğuydu. Kardeşiyle bile hiçbir şey paylaşamıyordu. Çünkü şimdiye kadar herkes O' nun ve ailesinin hayatının hep bir düzende kurulu olduğunu biliyordu. O' nu ve ailesinin yaşamını, birbirlerine bağlılıklarını herkes takdir ediyor ve onlara imreniyorlardı. Aslında o ailede ; fedakarlıklarından pişman olmaya başlayan bir anne, üniversiteyi kazandğına bile mutlu olamayan bir genç kız ve hayallerinden saçma sapan sebepler yüzünden vazgeçmek zorunda kalan bir çocuk vardı...
O kadar çok hata yapmıştı ki akıllanmaz bir çocuk gibiydi. Artık büyümeli doğru dürüst düşünmeliydi. Ama yapmıyordu. Söz dinlemeden, hep kendi bildiğini okuyarak bu huzurlu ve birbirine bağlı aileye, kendi ailesine koccaman bir darbe attı.
''Herkes hak ettiği gibi yaşar'' sözü burda nasıl açıklanabilir?! Tek bir insanın yaptığı saçma sapan hatalar yüzünden nasıl başka insanlar hak ettiği gibi yaşarki...
Hayır bence bu hiç doğru değil ve hiç de adil değil...!!!...

1 yorum:

SçL dedi ki...

aile olmak! zor bir iş aslında bu. çok fazla sorumluluk, bağlılık, aidiyet duygusu, birbirine dürüst olmak, açık olmak... ve daha birçok gereklilik. bunu başarmış gibi görünen, başardığını zanneden bir aileden bahsetmişsin. ve bir içhesaplaşma, büyümüş, 2 evlat sahibi, 40 yaşını aşmış bir çocuğun özeleştirisi, hayatının muhasebesini yapması :)
sözkonusu ailenin herbir bireyi, hisleri, karakteri; bundan bir roman bile yazabilirsin sanırım :) güzel anlatmışsın ama daha detaylı olabilirdi, biraz daha uğraşsan daha uzun, ayrıntılı, açıklayıcı birşey çıkarabilirdin cnm ;)